16 Ocak 2009 Cuma
NAMAZ TAKKESİ
14 Ocak 2009 Çarşamba
LOKUMLU KURABİYE(LOKUMKİ)
Geçelim tarifimize.Bu hamurla elmalı kurabiye de yapabiliriz.
- 1 p. margarin(oda ısısında)
- 1 ç.b sıvı yağ
- 150 gr. yoğurt
- 1 p. kabartma tozu
- 1 p. vanilya
- aldığı kadar un
- lokum
Bütün malzemeleri karıştırıp yoğuruyoruz.Ele yapışmıyacak bir hamur olacak.Hamurdan ceviz büyülüğünde parçalar alıp avucumuzun içinde açıp içine lokum(ben çifte kavrulmuş lokum kullandım daha güzel oluyor) koyduktan sonra güzelce yuvarlayıp tepsiye diziyoruz.Önceden ısıtılmış 170 derecelik fırında 15-20 dakika pişiriyoruz.Biraz soğuduktan sonra üzerine bol pudra şekeri serpiyoruz.AFİYET OLSUN...
AŞURE
Malzameler:
- buğday
- şeker
- önceden haşlanmış nohut ve kuru fsulye
- kuru üzüm
- kuş üzümü
- kuru incir
- kuru kayısı
- karanfil
- kuru erik
- elma
- kabuklu portakal
Üzerini süslemek için tarçın,ceviz,nar.Aslında içine katacağımız malzeme tamamen damak zevkimize bağlı.
Akşamdan buğdayı,kuru fasulyeyi,nohutu haşladım.Nohut'la fasulye'yi buğdaydan ayrı haşladım. Buğday biraz yumuşamaya başlayınca içine kuru meyveleri katıyorum en son altını kapatmadan elma ve portakalı katıyorum onlar çabuk pişiyor.Ben meyveleri içinde diri diri seviyorum o yüzden indirmeye yakın katıyorum hepsini 15-20 dk. pişirip indiriyorum ateşten.Kaselere alıp üzerini süsledikten sonra.Tek,tek komşularıma dağıtıyorum.Sizlere de bu şekilde ikram etmiş olayım afiyetle yiyin hepiniz.
10 Ocak 2009 Cumartesi
HİÇ BİR ŞEY SENİN KADAR BENİ İLGİLENDİRMİYOR OĞLUM
Sen uyurken düşündüklerimi, yine sen uyurken yazıyorum.
Usulcacık odana girmiştim. Minicik ellerinden biri yanağının üzerinde kıvrılmış, terleyen alnına düşen sarı kâküllerin ıslanmıştı. Pembeleşmiş, melekleşmiş yüzüne bakıyordum. Demin gazete okurken içimde doğan pişmanlık rüzgârı ile yatağının kenarına sürüklenmiştim. Suçlu suçlu seni seyrediyordum. Ağlayacak gibiydim oğlum.
Sana kızmıştım. Okula gitmek için hazırlanırken yüzünü iyi yıkamadığın için seni azarlamıştım. Eşyalarını yere attığın için sana şiddetle bağırmıştım. Kahvaltı sofrasında da sana bir sürü kabahat bulmuştum. Yemeklerini üstüne döküyordun. Dirseklerini masaya dayıyordun. lokmalarını iyi çiğnemeden yutuyordun. Ekmeğine fazla yağ sürüyordun.
Sen okuluna ben işime gitmek için evden çıktığımız zaman elini sallayıp bana "Güle güle babacığım." dediğinde ben yine kaşlarımı çatıp "Omuzlarını dik tut." diye seni azarladım.
Bu sertliğim akşamüzeri de devam etti. Eve doğru yürürken seni dizlerini yere dayamış misket oynarken gördüm. Çoraplarında yırtılmıştı. Seni önüme katıp eve getirerek arkadaşlarına mahcup ettim. Ve sana "Çoraplar pahalı! Kendin alsaydın daha dikkatli olurdun." diyerek çıkıştım. Düşün oğlum. Bunları söyleyen, yapan bir babadır.
Daha sonra çalışma odamda gazetemi okurken sessizce yanıma geldiğini hatırlıyorsun değil mi? Gözlerinde mahzun bir ifade vardı. Sen karşımda tereddüt içinde dururken, rahatsız edilmiş bir insan edası ile "Ne istiyorsun?" diye sana bağırmıştım. Sen hiçbir şey söylemeden atıldın ve kollarını boynuma doladın. Ve beni öptün. Allah'ın kalbine verdiği; ilgisizliğimin, sertliğimin bile söndüremediği sevginin kuvveti ile kollarını boynumda sıktın. Sonra döndün ve koşarak merdivenden çıktın.
İşte oğlum birkaç dakika önce gazetemi okurken içimi dolduran pişmanlık ve korkunun sebebi buydu. Çok geçmeden gazete elimden kaydı. Yıkılmayan coşkun sevgine karşılık sana mükâfat olarak hep azarlamayı, bağırmayı vermiştim. Seni sevmiyor değilim. Senden yapabileceğinden çok fazla şeyler istediğimi, senden kendi yaşımdaki birinin davranışlarını beklediğimi şimdi anlıyorum.
Hâlbuki senin karakterinde ne güzel, ne samimi, ne dürüst şeyler var. Senin minimini kalbin ufuklarda dolaşan şafaklar kadar büyüktü. Bunu beni kucaklayıp öpmenle gösterdin. Bu gece senin kadar hiçbir şey beni ilgilendirmiyor oğlum. Karanlıkta odana geldim. Yatağının ucunda utanç içinde diz çöktüm ve gözyaşlarıma mani olamadım oğlum.
Bunları sana uyandığımda söylesem anlayamazsın biliyorum. Fakat yarın gerçek bir baba olacağım. Sana bir arkadaş gibi davranacağım. Seninle şakalaşacağım. Sana sarılıp öpeceğim. Dilimin ucuna kötü sözler geldiğinde dilimi ısıracağım. Ve daima "O daha küçük bir çocuk" diyeceğim.
Ben sana bir çocuk değil, yetişkin muamelesi yaptım. Ancak şimdi seni yatağında mışıl mışıl uyurken görünce henüz bir bebek olduğunu anladım. Annenin kucağından daha dün ayrılmadın mı? Daha düne kadar başını annenin omuzlarına dayayıp dalıp gitmiyor muydun? Senden çok fazla şey istedim oğlum, çok fazla...
Uyandığın zaman seni mutlu etmek, sevginin karşılıksız olmadığını anlatmak ve kendimi affettirebilmek için seni doya doya öpeceğim."
W. Liginston Larned' in "Baba Unutur" başlıklı yazısından.
MERCİMEK KÖFTESİ
- 1 s.b. kırmızı mercimek
- 2 s.b.ince bulgur(bulguru yıkamıyoruz)
- 3 adet soğan
- 1 çay b. sıvı yağ
- 1,5 y.k.domates salçası
- 1,5 y.k. biber salçası
- 1 t.k karabiber
- 1 t.k.pul biber
- yarım demet maydanoz
- 1,5 t.k. tuz
- yarım demet taze soğan
- 2-3 diş sarımsak
- 1 t.k. kimyon
- 1 l. su Kırmızı mercimeği yıkayıp 1 litre su ile tencerede muhallebi kıvamına gelene kadar haşlayın. Biraz sulu kalacaktır onun üzerinede ince bulgurumuzu dökün ve tencerenin kapağını kapatın bulgurların şişmesini bekleyin.
Bu arada kuru soğanları yemeklik doğrayıp bir tavaya alın, bir çay bardağı zeytin yağ ile pembeleşene kadar kavurun. Kavurduktan sonra salçalarımızı ekleyin ve kavurma işlemimize devam edin. İçine tuzumuzu ve baharatlarımızıda ekleyin.
Bu yapmış olduğumuz salçalı sosumuzu bulgur ve mercimek karışımımıza dökelim ve karıştıralım. Diğer yandan maydanoz ve yeşil soğanımızı küçük küçük doğrayalım. Mercimek karışımımız soğuduktan sonra üzerine dökelim ve yoğuralım.
Mercimek köftelerimize elimizle çiğ köfte gibi elips şekli verip marulla servis yapabiliriz.
AFİYET OLSUN....
1 Ocak 2009 Perşembe
KABAK TATLISI
HEPİNİZE YENİ YLIN MUTLULUK,HUZUR,SAĞLIK,BARIŞ,PARA GETİRMESİNİ DİLERİM.