10 Ocak 2009 Cumartesi

HİÇ BİR ŞEY SENİN KADAR BENİ İLGİLENDİRMİYOR OĞLUM

Dinle oğlum.

Sen uyurken düşündüklerimi, yine sen uyurken yazıyorum.

Usulcacık odana girmiştim. Minicik ellerinden biri yanağının üzerinde kıvrılmış, terleyen alnına düşen sarı kâküllerin ıslanmıştı. Pembeleşmiş, melekleşmiş yüzüne bakıyordum. Demin gazete okurken içimde doğan pişmanlık rüzgârı ile yatağının kenarına sürüklenmiştim. Suçlu suçlu seni seyrediyordum. Ağlayacak gibiydim oğlum.

Sana kızmıştım. Okula gitmek için hazırlanırken yüzünü iyi yıkamadığın için seni azarlamıştım. Eşyalarını yere attığın için sana şiddetle bağırmıştım. Kahvaltı sofrasında da sana bir sürü kabahat bulmuştum. Yemeklerini üstüne döküyordun. Dirseklerini masaya dayıyordun. lokmalarını iyi çiğnemeden yutuyordun. Ekmeğine fazla yağ sürüyordun.

Sen okuluna ben işime gitmek için evden çıktığımız zaman elini sallayıp bana "Güle güle babacığım." dediğinde ben yine kaşlarımı çatıp "Omuzlarını dik tut." diye seni azarladım.

Bu sertliğim akşamüzeri de devam etti. Eve doğru yürürken seni dizlerini yere dayamış misket oynarken gördüm. Çoraplarında yırtılmıştı. Seni önüme katıp eve getirerek arkadaşlarına mahcup ettim. Ve sana "Çoraplar pahalı! Kendin alsaydın daha dikkatli olurdun." diyerek çıkıştım. Düşün oğlum. Bunları söyleyen, yapan bir babadır.

Daha sonra çalışma odamda gazetemi okurken sessizce yanıma geldiğini hatırlıyorsun değil mi? Gözlerinde mahzun bir ifade vardı. Sen karşımda tereddüt içinde dururken, rahatsız edilmiş bir insan edası ile "Ne istiyorsun?" diye sana bağırmıştım. Sen hiçbir şey söylemeden atıldın ve kollarını boynuma doladın. Ve beni öptün. Allah'ın kalbine verdiği; ilgisizliğimin, sertliğimin bile söndüremediği sevginin kuvveti ile kollarını boynumda sıktın. Sonra döndün ve koşarak merdivenden çıktın.

İşte oğlum birkaç dakika önce gazetemi okurken içimi dolduran pişmanlık ve korkunun sebebi buydu. Çok geçmeden gazete elimden kaydı. Yıkılmayan coşkun sevgine karşılık sana mükâfat olarak hep azarlamayı, bağırmayı vermiştim. Seni sevmiyor değilim. Senden yapabileceğinden çok fazla şeyler istediğimi, senden kendi yaşımdaki birinin davranışlarını beklediğimi şimdi anlıyorum.

Hâlbuki senin karakterinde ne güzel, ne samimi, ne dürüst şeyler var. Senin minimini kalbin ufuklarda dolaşan şafaklar kadar büyüktü. Bunu beni kucaklayıp öpmenle gösterdin. Bu gece senin kadar hiçbir şey beni ilgilendirmiyor oğlum. Karanlıkta odana geldim. Yatağının ucunda utanç içinde diz çöktüm ve gözyaşlarıma mani olamadım oğlum.

Bunları sana uyandığımda söylesem anlayamazsın biliyorum. Fakat yarın gerçek bir baba olacağım. Sana bir arkadaş gibi davranacağım. Seninle şakalaşacağım. Sana sarılıp öpeceğim. Dilimin ucuna kötü sözler geldiğinde dilimi ısıracağım. Ve daima "O daha küçük bir çocuk" diyeceğim.

Ben sana bir çocuk değil, yetişkin muamelesi yaptım. Ancak şimdi seni yatağında mışıl mışıl uyurken görünce henüz bir bebek olduğunu anladım. Annenin kucağından daha dün ayrılmadın mı? Daha düne kadar başını annenin omuzlarına dayayıp dalıp gitmiyor muydun? Senden çok fazla şey istedim oğlum, çok fazla...

Uyandığın zaman seni mutlu etmek, sevginin karşılıksız olmadığını anlatmak ve kendimi affettirebilmek için seni doya doya öpeceğim."

W. Liginston Larned' in "Baba Unutur" başlıklı yazısından.


Hiç yorum yok:

OĞLUMUN EN SEVDİĞİ REKLAM

Powered By Blogger

FEEDJIT Live Traffic Feed